“`html
T24 Politika
CHP Sözcüsü Deniz Yücel, “AKP iktidarının Suriye’deki gelişmelerden kısa vadeli siyasi kazanç elde etmeye çalışmak yerine, ülkemiz ve milletimizin ortak milli çıkarlarına uygun bir biçimde hareket etmeleri gerektiğini hatırlatıyoruz. Kendilerini bu konuda uyarıyoruz” dedi. Esad hükümetinin düşmesiyle birlikte Türkiye’de 13 yıldır bulunan ve resmi sayılara göre 3 milyona yakın geçici koruma altında olan Suriyelilerin misafirlik sürelerinin sona erdiğini belirten Yücel, “Hükümetten, hukuki gerekçelerin ortadan kalkması nedeniyle öncelikle geçici korumanın sonlandırılmasını ve sonrasında sığınmacıların ülkelerine dönüşleri için bir takvim açıklamasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.
CHP MYK, bugün saat 14.00’te CHP Genel Başkanı Özgür Özel başkanlığında toplandı. Üç saat süren toplantının ardından CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, tartışılan konulara ilişkin bilgi verdi. Yücel’in açıklamaları şu şekilde:
“CHP iktidarında sarayın değil, halkın bütçesini oluşturacağız”
TBMM’deki bütçe görüşmeleriyle ilgili, 2025 yılı Merkez Bütçe Kanun Teklifi üzerine tartışmalar başladı. Ülke kaynaklarını siyasi çıkarlar doğrultusunda kullanmaya çalışan AKP iktidarı, bu teklifi de aynı şekilde değerlendirmeye çalışıyor. TBMM, bütçe yapma sorumluluğu bulunan bir kurumdan ziyade, süreçleri tamamlayan bir yapı haline gelmiştir. CHP milletvekilleri, bütçenin halkın bütçesi olabilmesi için var güçleriyle mücadele edeceklerdir. 2018 yılından bu yana, TBMM’nin denetim mekanizmasının zayıflatıldığı ve bakanların halkın ihtiyaçlarına değil, iktidarın taleplerine göre hareket ettiği bir sistemde, işçiden, emekçiden, çiftçiden, öğrenciden, emekliden ve memurdan yana durmaya devam edeceğiz. Bu sisteme inat, halk iradesini göz ardı eden bir anlayışa karşı durarak, sarayın değil, halkın bütçesini savunacağız. İlk seçimde CHP iktidarında halkın bütçesini biz belirleyeceğiz.
“Bugün TÜİK’e ve açıklamalarına güvenen kimse yok”
22 yıllık AKP hükümeti, kamu kurumlarına büyük zararlar vermiştir. Liyakatten uzak atamalarla bu kurumların güvenilirliğini zedelemişlerdir. Kamu kurumları arasında en çok tartışılanlardan biri de Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) olmuştur. 98 yıldır ülkemizin ekonomik ve sosyal durumunu gösteren bu kurum, kaydettiği verilerle önemli bir rol oynamaktadır. Ancak bugün, TÜİK’in verilerine güven duyulmamaktadır. Çünkü, AKP, ülkenin gerçek ekonomik durumunu sansürlemeye çalışıyor. Son beş yılda liderlerini değiştiren TÜİK, en son Kasım ayı enflasyonunu açıkladı; ancak kimse bu verilere inanmadı. TÜİK’in belirlediği %47,09’luk enflasyon oranı, ENAG tarafından %86,76 olarak verildi. Ayrıca, Merkez Bankası’nın 2024 yılı için yapılan tahminin %44 olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
“Mehmet Şimşek’in pazardaki fiyatları görmesi gerekiyor”
Açıklanan resmi enflasyon ile gerçek enflasyon arasındaki uçurum her geçen gün büyürken, vatandaş geçim derdi ile başa çıkmaya çalışıyor. Ekonomideki olumsuz gidişat, enflasyonla mücadele programının etkisizliği nedeniyle gözlemleniyor. TÜİK’in sağladığı verilere güven kalmamış durumda. Gıda fiyatlarındaki dramatik artışlar, gıda erişiminde ciddi zorluklar doğurmakta. Son veriler ışığında, kasım ayında meyve fiyatları geçen yıla göre %142,4, sebze fiyatları ise %253,4 artmıştır. Artık meyve sebze alırken kilogramla değil, taneyle alışveriş yapmak zorundayız. Kültürel deneyimleri olmayan maliyetlerin artışı, Mehmet Şimşek’in pazarda ‘yarım brokoli’, ‘çeyrek karnabahar’ gibi fiyat etiketlerini görerek toplumun gerçek sıkıntılarını anlamasına yardımcı olabilir.
“Asgari ücrette 30 bütçe teklifi, bunun altında yokuz”
Türkiye, Avrupa’nın en düşük asgari ücretli ülkeleri arasında yer almakta. Asgari ücret belirlenirken açlık ve yoksulluk sınırlarının dikkate alınması gerekmektedir. Bu ücret tek başına bir bireye değil, bazen birkaç kişilik ailelere bağımlı olmalıdır. Asgari ücretin belirlenmesinde, gerçek enflasyon oranlarına göre değil, hedeflenen rakamlarla belirlenmesi yanlıştır. Tekrar belirtmek isteriz ki, bizim önerimiz 30’dur; bunun altında bir değerlendirme yapılmayacaktır.
“Laik eğitime olan düşmanlıkları artık gizlemiyorlar”
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), her yaptığı hareketle eğitim sistemine darbe vurmayı amaç edinirken, tarikatlarla imzaladığı protokollerle laik, modern eğitim anlayışını zayıflatmaya çalışıyor. MEB’in yürüttüğü ÇEDES projesi, çocuklarımızın geleceğini tehdit etmeye devam ediyor. İzmir, Bornova ilçesinde 99 okula atanan din görevlileri, bu projenin gidişatının bir örneğidir. Geçmişte MEB, böyle bir atamanın olmadığını iddia etmişti, ancak şimdi bu uygulamalar sahneye çıkmıştır. Laik eğitimden uzaklaşma çabaları, çocuklarımızın zihinsel gelişimlerine zarar vermektedir. Okullarda yapılan dini içerikli etkinlikler, travma yaratma potansiyeli taşımaktadır.
“Güney sınırlarımızda ulusal güvenliğimiz tehdit ediliyor”
Suriye halkı, otoriter bir yönetim altında ağır bedeller ödemiştir. Bugün Suriye’nin zengin toprakları PYD’nin kontrolünde bulunuyor. Bu durum, ülkemizin güneyinde ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir ‘de facto’ yapı oluşmasına yol açmıştır. Suriye’deki terör unsurları ve silahlı grupların varlığı, bölgemizdeki güvenlik sorununu artırmaktadır…
“Suriye’deki durum hakkında iktidarın açıklamaları provokatif”
Suriye’nin durumu hakkında gerçekleştirdiğimiz toplantılarda, kalıcı bir istikrarın sağlanması gerektiği sonucuna vardık. İktidarın CHP’nin tutumuna yönelik açıklamaları oldukça provokatif. CHP’nin tutumu, sığınmacıların geri dönüşü konusunda her zaman net olmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Esad’a yönelik ifadelerindeki çelişki de dikkat çekmektedir.
“Sığınmacıların geri dönüşü için hükümet bir takvim belirlemelidir”
AKP iktidarının, Suriye’deki durumu kendi siyasi çıkarları doğrultusunda değerlendirmemesi gerektiğini hatırlatıyoruz. Esad rejiminin düşmesiyle, Türkiye’de geçici koruma altındaki Suriyelilerin misafirliği sona ermiştir. Artık geçici korumanın kaldırılmasını ve sığınmacıların ülkelerine dönüşleri için bir takvim belirlenmesini bekliyoruz, zira bu durumun ülkemize getirdiği mali yük oldukça fazladır.
“Suriye’nin barışçıl bir geleceğe ihtiyacı var”
Bir çağrımız da Suriye halkına: Ülkenize dönün ve toprak bütünlüğünüzü koruyun. Herkesin temsil edildiği kapsayıcı bir hükümet oluşturarak ülkenizi yeniden inşa edin. Ancak bu şekilde, dış müdahalelere fırsat vermeden ulusunuzu yeniden ayakta tutabilirsiniz. Aksi halde, Suriye, emperyal güçlerin müdahale alanı haline gelecektir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına sahip çıkarak, ulus egemenliği temeline dayanan bir devlet kurmalısınız. Bu, Suriye halkının geleceği için hayati önem taşımaktadır.
“`