BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, Yargıtay Başkanlı için yarışan adaylardan Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk’ün çekilmesinin MHP’ye yakınlığı ile bilinen bir isim olarak bilinmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Bahçeli’nin görüşmesinin ardından gerçekleşmesine dikkat çekerek, Sinan Ateş dosyasının da siyasi hesaplaşmalar için kullanıldığını ve adayın çekilmesinin perde arkasında siyasi etkileşimlerin olduğunu iddia etti.
Baş, ‘X’ hesabından yaptığı açıklamada, başkanlık seçiminin tıkandığı Yargıtay’da seçimin 36. turunda adaylardan Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk’ün çekilmesini değerlendirdi.
Adaylıktan çekilen ismin MHP’ye yakınlığı ile bilinen bir isim olduğuna dikkatleri çeken Baş, şu ifadeleri kullandı:
“Şimdi manidar olan da şu; ne zaman ve nasıl çekildi? Çekilen aday Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararını tanımıyorum diyen aday. Bu adayın MHP’ye yakın bir aday olduğu adliye çevrelerinde konuşulan bir durum. Sayın Cumhurbaşkanı’yla Sayın Bahçeli bir görüşme yapıyor ve bu görüşmenin hemen arkasına mevcut aday yarıştan çekiliyor ve 36. turda Yargıtay Başkanı’nın seçilmesinin önü açılıyor.”
“ERDOĞAN NEYLE GİTTİ DE ADAYIN ÇEKİLMESİNİ SAĞLADI?”
“Sinan Ateş dosyasında iddianame hazırlandı. Aslında Erdoğan birkaç gündür belli muhataplara aba altından sopa gösteriyor. Bu sopayı gösterirken bir konuşmasında, ‘Devlet adalet dağıttıkça güçlenir’ dedi. Bu öyle bir cümle ki adaleti yerle bir eden, hukuku yok sayan irade ülkeyi yönetiyor ve aynı irade, ‘Devlet adalet dağıttıkça güçlenen bir devlettir’ diyor. Aslında bunu bize söylemiyor, bunu yargıçlara da söylemiyor, bunu bir yere söylüyor. Siyasetteki çekişmeleri anlamamız açısından söylüyorum bunu. Yani adalet dağıtmakla da birilerini tehdit ediyor, ‘Sinan Ateş dosyasını kurcalarım ha’ diyor. Bana sorarsan o mesaj oydu ve günün sonunda Bahçeli ile görüşüyorlar ve hemen arkasına tesadüf odur ki Yargıtay adayı adaylıktan çekiliyor.
“SİNAN ATEŞ DOSYASI BAŞKA BİR YERE EVRİLECEK”
Bir maktulün katilini bulmak üzere bir cinayeti araştırmak için, işte bunun toplumsal kılcalına inmek için Sinan Ateş dosyası irdelenmiyor. Türkiye’de bu tip dosyalar siyasetin birbiriyle hesaplaşması için kullanılıyor. Siyaset bunları bir hesaplaşma aracı olarak kullanıyor. Dolayısıyla bugün de şunu görüyoruz; o hesaplaşma belki de Yargıtay Başkanı’nın seçimi adına bir hesaplaşmaydı. Şimdi istenilenler alındıysa ki büyük oranda burada istenilen elde edilmiş olacak gibi görünüyor ne olacak? O dosyanın seyri bir daha başka bir yerlere doğru yönelmiş olacak.”
“İKTİDAR BU SOPAYI ELİNE ALDIĞINDA NASIL KULLANACAĞINI TAHMİN EDEBİLİYORUZ”
“Etki ajanlığı diye bir suç konuyor yargı paketine. Etki ajanlığı ne? Sosyal medyada bir şey yazıp -illa birinin ajanı olması, biriyle ilişkisi olması şart değil- konuştuysan seni etki ajanı olarak görüp, seninle ilgili işlemlerde bulunabiliriz deniyor. Yargı paketinde bu geçiyor. Hani nerede bunun yumuşaması, nerede bunun siyaseti, nerede bunun hukuku? Bu aslında yöneticilerin gözüne kestirdiği kişiyi ajan suçlamasıyla, hemen terörize etmesi. Siyaset zaten 20 yıldır bunun üstüne kurulu. Şimdi bu etki ajanlığı konusunda da hemen istediği kişiyi, ‘Bu Amerika’nın ajanı, İngiliz’in ajanı, Alman’ın ajanı’ diye aslında oralara ajanlık yapan insanlar, seni beğenmediği için seni ajan statüsüne sokabilecek. Bu tabii ki ne hukuki, ne siyasi, ne toplumsal, ne insani anlamda kabul edilebilecek bir şey değil. Böyle bir gücü böyle bir iktidar eline aldığında, bu sopayı nasıl kullanacağını az çok tahmin ediyoruz. Dolayısıyla aslında ortada yumuşama falan yok. Siyasette yumuşama hikayesine seçmen olarak bizim şu refleksi vermemiz saçma; siyaset yumuşuyor, biz de rahat edeceğiz. Çok beklersin canım, öyle bir şey olmayacak! Yumuşama dedikleri dışarıya karşı yumuşama, vatandaşa karşı yumuşama değil. Bu yumuşama birbirleri arasında al verleri daha rahat yapsınlar diye yumuşama. Yoksa sana ilişkin hiçbir şey olmayacak. Sen yine tweet attığında tutuklanmaktan korkacaksın, sen yine konuştuğunda kapına polis dayanabilir diye bir endişen olacak, sen yine bir şey eleştirdiğin de başına her an her şey gelebilir durumda olacaksın, yani bizim için, vatandaş için hiçbir şey değişmiş olmayacak.”